Şubat 7, 2025

Güzel Yemek Haberleri – Tarifler, İncelemeler ve Daha Fazlası

Ekonomi, spor, teknoloji ve magazinde en güncel haberler! Güzel Yemek Haberleri ile dünyayı keşfedin!

Eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın kızından mahkemede pişkin istek

Depremzedelere çadır satmasıyla tartışma konusu olan eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın kızı Fatma Zehra Kınık Demir, yaptığı bir trafik kazası ile 17 yaşında bir çocuğun ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına sebep olmuştu. Bilirkişi raporunda yüzde 100 kusurlu olarak gösterilmesine karşın tek bir gün hapis yatmayan Kınık, mahkemeden yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi.

Önceki Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık Demir geçtiğimiz Temmuz ayında Beykoz Kavacık’ta, otomobiliyle Yavuz Selim Öztürk’ün kullandığı motosiklete çarpmış, olayda motosikletin arkasında oturan 17 yaşındaki Batın Barlasçeki düşerek başını beton dubalara çarpıp yaşamını yitirmiş, motosikleti kullanan Öztürk ile kaldırımda sürüklenmeye devam eden motosikletin çarptığı 2 kişi de yaralanmıştı. 1 kişinin öldüğü ve 3 kişinin yaralandığı Kazanın ardından 1 gün gözaltında kalan Fatma Zehra Kınık adli kontrol şartıyla serbest kalmıştı.  “Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” iddiasıyla 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Fatma Zehra Kınık hakkında verilen adli kontrol şartı 30 Ekim’de gerçekleşen ilk duruşmada kaldırılmıştı.

Davanın ikinci duruşması ise, 29 Ocak’ta İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti. Duruşmada Kınık’ın avukatları, müvekkillerinin yurt dışı çıkış yasağının kaldarılmasını talep etti. Barlasçeki’nin avukatıysa, Kınık’ın  tutuklu yargılanmasını istedi. Mahkeme heyeti, tarafların taleplerini reddederek duruşmayı 30 Nisan’a erteledi. Kazada yaşamını yitiren Batın Barlasçeki’nin annesi Hasret Doğan ve ailesinin avukatı Uysal Uğurlu süreci ve son durumu değerlendirdi.

Eğitim gerekçesiyle yurtdışı yasağının kaldırılması talebi

Avukat Uysal Uğurlu, avukatının son duruşmada Kınık’ın yurt dışında yüksek lisans eğitimi gördüğünü söyleyerek yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep ettiğini aktardı. Barlasçeki’nin annesi Hasret Doğan ise Kınık’ın talebine, “Benim oğlum değerliydi, şu an yaptıkları şeyler onu değersiz hissettiriyor. Bu kadar ucuz değil. Ben canımdan fazla değer verdiğim evladım için savaşıyorum. Onlar buna karşılık eğitiminin yarım kaldığını söyleyebiliyor. Benim de hayatım bitti oğlumla beraber. Oğlum gitti, canı gitti. Ve sen eğitimini dert ediyorsun. Gerçekten bu mu yani? Buna sebebiyet vermiş bir insan olarak, bu kadar vicdansız olamazsın.” ifadeleriyle tepki gösterdi.

“Sulh Ceza hakiminin de eli kolu bağlıydı hukuki olarak”

Uysal son duruşmada, Zehra Kınık’ın hakkında tutuklu yargılanması yönündeki taleplerinin mahkeme tarafından reddedilmesini de değerlendirdi. Uysal, kazanın ardından gözaltına alınan Zehra Kınık’ı, sorgusu yapılmak üzere Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk eden Beykoz Savcılığı’nın, tutuklama talebi yerine adli kontrol talebinde bulunmuş olmasına dikkat çekti. Kınık’ın tutuklu yargılanması talebinin reddedilmesine ilişkin, savcılığın adli kontrol talebine işaret ederek, “Sulh Ceza hakiminin de eli kolu bağlıydı hukuki olarak” ifadelerini kullandı.

Mahkemenin bilirkişi raporunda da Kınık asli kusurlu

Barlasçeki’nin ailesinin avukatı Uysal Uğurlu’nun talebi ile hazırlanan bilirkişi raporunda Kınık kazada yüzde 100 kusurlu bulunmuştu. Kınık, mahkemenin talebiyle hazırlanan bilirkişi raporunda da asli kusurlu bulunmuştu. Uysal konuya ilişkin, Her ne kadar hukuka uygun olmayan şekilde yürümüş olsa da, nihayetinde mutlaka ceza alacağını düşünüyorum bir hukukçu olarak” şeklinde konuştu.

“Kamera kayıtlarında yavaşlama yok”

Uysal, kaza anına ait görüntülerde de yer alan minibüsün şoförü olduğu belirtilen kişinin Kınık’ın talebiyle duruşmada tanık olarak yer aldığını belirtti. Tanık olarak dinlenen minibüsün şoförünün ifadelerinin, kamera kayıtlarında yer alan görüntülerle uyuşmadığını söyleyen Uysal, “Sağ taraftan çıkan sanığa, ana caddeye çıkması için müsade ettiğini, yavaşladığını söyledi. Ama kamera kayıtlarında böyle bir yavaşlama ya da müsade etmeye ilişkin herhangi birşey yok” şeklinde konuştu.

Uysal ayrıca, tanık sıfatıyla duruşmada yer alan kişiyle ilgili bir noktanın dikkatini çektiğini belirtti. Tanığın Fatma Zehra Kınık’a ‘abla’ şeklinde hitap ettiğini, motordakilere ise ‘motor kullanıcısı’ ifadesiyle hitap ettiğini aktaran Uysal tanık olarak dinlenen kişinin bu tavrına ilişkin, “ İnsanın kafasında soru işaretleri oluşmasına sebebiyet veriyor açıkçası” değerlendirmesinde bulundu.

Avukat Uysal Uğurlu’nun açıklamaları şu şekilde:

“Kınık, mahkemenin atadığı bilirkişinin raporuna göre de asli kusurlu olarak kabul edildi”

“Ağır ceza bir keşif kararı vermişti. Olay mahalline gidildi, yaptıkları inceleme neticesinde bir bilirkişi raporu düzenlendi. Bilirkişi raporunda Fatma Zehra Kınık’ın asil kusurlu olduğu tespit edildi. Bizim daha önce aldığımız bilirkişi raporunda ‘Dur’ levhasına uymaması sebebiyle yüzde 100 kusurlu olarak kabul edilen Fatma Zehra Kınık, mahkemenin atadığı bilirkişinin raporuna göre de asli kusurlu olarak kabul edildi. Yani, suçu sabit olduğu belli.

“Soru işaretleri hep savcılık üzerinde kuruluyor”

Burada en önemli husus Fatma Zehra Kınık’ın 1 kişinin ölümüne ve 3 kişinin yaralanmasına sebebiyet vermesine rağmen nasıl hala dışarda olduğu soru işareti. Türkiye’de hukuk maalesef bazı yerlerde kişilere göre değişkenlik gösterdiğini artık kabul ediyoruz. Çünkü, kazanın olduğu gün, ölüm hastanede gerçekleştiği savcılığa haber verildiği halde, ölüme sebebiyet veren bir kişi sadece 1 gece gözaltında kalarak sulh cezadan adli kontrolle serbest bırakıldı. Sulh cezaya savcılıktan dosya sevk edilirken adli kontrol talebiyle sevk edilmişti. Dolayısıyla sulh ceza hakiminin de eli kolu bağlıydı hukuki olarak. Soru işaretleri hep savcılık üzerinde kuruluyor, neden tutuklama talebiyle değil de, adli kontrol talebiyle sevk edildiği şeklinde.

“Tanığın duruşmada anlattıklarıyla kamera kayıtlarına yansıyanlar tamamen farklı”

Duruşmaya bir tanık geldi. Kazanın olduğu an minibüs kullanıyormuş servis şoförü olduğunu söyledi. Duruşmada anlattıklarıyla kamera kayıtlarına yansıyanlar tamamen farklı. Anlattığı şeyler hayatın olağan akışına da uygun şeyler değildi. Motorun hızlı geldiğini söyledi, ona rağmen sağ taraftan çıkan sanığa, ana caddeye çıkması için müsade ettiğini, yavaşladığını söyledi. Ama kamera kayıtlarında böyle bir yavaşlama ya da müsade etmeye ilişkin herhangi birşey yok. Çok dikkatimi çeken birşey oldu, duruşma esnasında Fatma Zehra Kınık’a ‘abla’ diye hitap ediyordu, ama motor kullananlara ‘motor kullanıcısı’ diye hitap ediyordu. İnsanın kafasında soru işaretleri oluşmasına sebebiyet veriyor açıkçası.

“Bir hukuk faciası”

Adli kontrolün kaldırılması, bizce bir hukuk faciası oldu, nitekim tutuklanmamasına karar verilmemesi gibi. Ama, yurtdışı çıkış yasağı talepleri reddedildi. Hukuki açıdan tabiki herkes talep edebilir ama, ölen çocuğun ailesinin en çok feryat ettiği yer orası. 17 yaşında çocuklarını kaybettiler. Çocuklarını hayattan alan kişinin, eğitimini bahane göstererek yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasın taleplerini açıkcası biraz insafsızlık olarak düşünüyorlar.  

“Mutlaka bir ceza alacaktır”

Yargılama devam ediyor, sonucu göreceğiz. Ama burada kamu vicdanının sızladığı bir nokta var. Bir ölüm var ortada. Bilirkişi raporlarıyla suç sabit ama buna rağmen sanık olan şahıs dışarda ve hayatına devam ediyor. Şimdi Adli Tıp İhtisas Dairesi’ne gönderilecek dosya. Oradan gelecek rapor neticesinde nihai bir karar çıkacaktır diye düşünüyoruz. Her ne kadar hukuka uygun olmayan şekilde yürümüş olsa da, nihayetinde mutlaka ceza alacağını düşünüyorum bir hukukçu olarak. Çünkü dosyada 2 tane bilirkişi raporu var. Raporlardan birinde yüzde 100 kusurlu çıktı, mahkemenin aldırdığı raporda asli kusurlu çıktı. Dolayısıyla, buradan mutlaka bir ceza alacaktır diye düşünüyorum.”

Anne Doğan: Oğlum gitti, sen eğitimini dert ediyorsun

Kınık’an otomobilinin çarpmasıyla yaşamını yitiren Batın Barlasçeki’nin annesi Hasret Doğan ise şöyle konuştu:

“Ben canımdan fazla değer verdiğim evladım için savaşıyorum. Onlar buna karşılık eğitiminin yarım kaldığını söyleyebiliyor. Benim de hayatım bitti oğlumla beraber. Oğlum gitti, canı gitti. Ve sen eğitimini dert ediyorsun. Gerçekten bu mu yani? Buna sebebiyet vermiş bir insan olarak, bu kadar vicdansız olamazsın.

“Yaptıkları şeyler oğlumu değersiz hissettiriyor”

Benim oğlum değerliydi, şu an yaptıkları şeyler onu değersiz hissettiriyor. Bu kadar ucuz değil.  En azından içimin rahatlaması için bile olsa, tutuklu yargılamalarını isterdim.

“Gerçekten delirecek gibi oluyorum”

Ben psikiyatri ilaçlarıyla ayakta duruyorum şu anda, durmaya çalışıyorum. Buna rağmen, gerçekten delirecek gibi oluyorum. Oğlumun o düşme anını bile hayal edemiyorum. O an bana ihtiyaç duydu mu, ne hissetti? Hala bunları düşünüyorum. Buralar beni mahvediyor. Bir anne için, çocuğu düşse en çok annenin canı yanar, ben oğlumu kaybettim bu kaza sonucunda. Buna sebebiyet veren de kendisi, kaçmasın artık bundan. İnsanlık olarak davet ediyorum, kaçmasın artık bunun sorumluluğundan.”

“Onu son kez öpemedim bile…”

Hasret Doğan, oğlunu ise şu sözlerle anlattı:

“Batın benim tek çocuğumdu. İki kişilik bir aileydik onunla. O benim bu hayatta en değer verdiğimdi. En sevdiğimdi.. Kalbi de, kendi de çok güzeldi. Merhametliydi. Yardım severdi. Sokak çocuklarından, yaşlı seyyar satıcılara kadar yardımı olmuş mesela. Yaptığı iyilikleri anlatmazdı. Benim şahit olmadıklarımı vefatından sonra arkadaşlarından öğrendim. Duyduklarım bir kez daha onunla gurur duymamı sağladı. Büyüklerine karşı saygılı, efendi bir çocuktu. En çok bu yönüyle severdi herkes. Her insan gibi hataları da vardı tabii. Ama benim için herşeyiyle güzeldi.. Hep neşeliydi, çok da güzel gülerdi. Son zamanlar da ‘Her an herşey olabilir’ derdi bana, hep bu sözle şakalaşırdı. Her an herşey olabilirmiş gerçekten, son dersini verdi bana ve gitti.. ‘Hemen geleceğim anne’ diyerek çıktığı eve bir daha dönemedi. Onu son kez öpemedim bile, o da beni öpemedi. Hemen gelecekti çünkü. Gelemedi…”

Somali Cumhurbaşkanının oğlunun da para cezasıyla kurtulması dikkat çekmişti

Önceki yıl Yenikapı’da motokurye Yunus Emre Göçer’e çarparak ölümüne neden olan Somali Cumhurbaşkanının oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud da tek gün tutuklu kalmadan yurtdışına çıkmış, daha sonra ifadesine başvurulduğu açıklanmış, “taksirle ölüme neden olmak”tan 2 yıl 6 hapis cezasına çarptırılmış, bu ceza ise 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrilmiş, 6 ay süreyle ehliyetinin geri alınmasına karar verildiği duyrulmuştu.

 

denetme sex veren site HD başarıbet giriş onwin giriş