Feramuz Erdin yazdı
O sabah Mustafa Koç’un evinde rahatsızlanarak Beykoz Devlet Hastanesine kaldırıldığı son dakika haberi olarak ekranlara düştüğünde, diğer yandan da whatsapp gruplarında öldüğü bilgisi paylaşılmaya başlanmıştı. Hemen herkes heyecan ve şaşkınlıkla gelişmeleri takip ediyordu. Haraketli geçen birkaç saat sonunda ise acı haber kamuoyu ile paylaşılmıştı.
Mustafa Koç’un yönetim kurulu başkanı olduğu Koç Holding birçok sektörde Türkiye’nin en büyük işverenlerindendir. Aynı zamanda toplanan verginin önemli bir kısmını da bu holding bünyesindeki şirketler vermektedir. Bu yüzden Koç ailesi haberleri halk için her zaman önemlidir.
ZENGİNLER SADECE ZENGİN DEĞİLDİR
Koç ve Sabancı aileleri servetleri kadar halkla olan ilişkileri ile de her zaman gündemde olmuşlardır. Bu ailelerin bazı üyeleri halkla olan iletişimlerini sürekli diri tutmuşlardır. Birçok eve ekmek götürülmesini sağlayan, kurdukları vakıflar aracılığıyla insanların hayatını kolaylaştıran bu güçlü ailelerin halktaki karşılığı bir iş insanı olmaktan çok daha ötedir.
Sadece bu iki aileye mensup olanlar değil, diğer iş insanları da konumları ve aldıkları iyi eğitim gereği zaman zaman entelektüel, kanaat önderi, magazin figürü ve hatta siyaseti etkileyen kişiler olarak boy gösterirler. O yüzden yaşadıkları olaylar toplum genelinde, diğer vatandaşlarınkine nazaran daha fazla merak uyandırabilir.
RİSKİ YÖNETMEK
Her iş insanının yaptığı işten, şöhretinden, yaşam alışkanlıklarından veya sağlık durumundan dolayı karşı karşıya olduğu bir takım riskler vardır. Zengin olmak veya zengin doğmak onları diğer insanlardan daha fazla hedef haline getirebilmektedir. Bu aslında bir döngüdür. Konumlarından dolayı karşı karşıya kaldıkları riskleri bertaraf etmek için de yine paraya ve iyi, güvenilir, eğitimli ve donanımlı ekiplere ihtiyaçları vardır.
MUSTAFA KOÇ KURTARILABİLİR MİYDİ?
Ölüm tabii ki her insan için er ya da geç kaçınılmaz bir sondur. Ancak Mustafa Koç akranlarına göre daha genç bir yaşta hayata gözlerini yummuştur. Sahip olduğu imkânların genişliği de düşünüldüğünde, vakitsiz vefatının bir takım doğru tedbirler ile önlenebileceğini düşünmemek için bir neden yoktur.
İyi bir golfçü olmasına rağmen Mustafa Koç’un fazla kilolarının ve kalp probleminin olduğu biliniyordu. Hatta kalbinden bir operasyon bile geçirmişti. Buna rağmen sabah sporunu yapıyorken etrafında acil müdahale yapacak bir ekibin bulundurulmaması açıkçası sorgulanması gereken bir durumdur. Bu gibi durumlarda otomatik çalışan defibratörler bile çok işe yarayabilmektedir.
Belki de kendisine anında müdahale edebilecek bir acil ambulans ekibinin veya en azından bir acil müdahale görevlisinin 7/24 etrafında bulundurulması Mustafa Koç’un hayatını kurtarabilirdi? Kaldı ki Koç’un maddi imkânları bu maliyeti karşılamaya fazlasıyla müsaitti.
SABANCILARIN İKİNCİ DENİZ KAZASI
Ali Sabancı’nın kaptanlık yeteneklerinin birçok profesyonel kaptandan bile iyi olması şaşırtıcı değildir. Çünkü kendi tabiri ile “ağzında gümüş kaşıkla doğan” Sabancı zaten her türlü sporu en iyi şekilde yapabilme imkânına çocukluğundan itibaren sahiptir. Ancak daha önce de ailece benzer bir deniz kazasına uğradıkları ifade edilen Sabancıların bu kez çoluk – çocuk bir kazaya uğramaları açıkçası Türkiye’nin iki önemli ailesinin üyelerinin hayatını topluca tehlikeye atmıştır.
Etrafta anında yardıma koşacak profesyonel bir ekibin bulunmaması açıkçası bir güvenlik zafiyetidir. Neyse ki Türk ve Yunan makamlarının dayanışması sayesinde kazazedeler sağlık kurumlarına çok gecikmeden ulaştırılabilmiştir. Sabancı çiftinin tamamen iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardır.
KISITLI ÖZEL HAYAT
“Ağzında gümüş kaşıkla doğmak” veya bir takım siyasi, ticari veya bürokratik makamlara sahip olmak, getirdiği avantajlar yanında, maalesef ki bu kişilerin özel hayatının kısıtlanmasına da yol açmaktadır. Hayatının her aşamasını planlamak, her şeyi kuralına göre yapmak, yanında sürekli birileri ile dolaşmak düşüncesi bazen çok sıkıcı olabilmektedir. Buna bir de devlet tarafından atanan resmi korumalar ve çakarlı arabalar da eklenince fıtratında gösteriş olmayan insanlar bu durumdan kolayca sıkılabilmektedir.
Özel koruma adı altında görev yapan personelin çoğunun yaptığı işten habersiz olması, hal ve hareketleri ile tepki ve dikkat çekmesi bir başka olumsuz durumdur. Ülkemizde maalesef koruma işi abartılı bir görev olarak ele alınmakta ve genelde korunan kişileri dahi rahatsız edecek şekilde icra edilmektedir.
KORUMA İŞİ SİLAH DEĞİL ZEKÂ İSTER
Yakın korumanın iyi silah kullanmak ile de bir ilgisi yoktur. İyi bir koruma, her şeyi daha silah kullanma aşamasına gelmeden öngörmek ve yönetmektir. Hatta ortamda bir silah patladığında koruma işi tamamen çuvallamış demektir.
O yüzden bir iş insanının ve ailesinin yakın koruma personeli, sürücüsü, yardımcıları hem çok iyi seçilmeli, hem de çok iyi eğitilmeli ve denetlenmelidir. Koruma ve güvenlik planları profesyonellerce hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
Korunan insanlar da yapılan planlara sabırla uymayı kendi hayat konforları açısından özümsemelidir.
patronlardunyasi.com